03 Eylül 2007

Bozcaada güzellikleri


2002 Eylül sonu, Ankara'daki sergimin açılışının hemen ardından gitmiştim Bozcaadaya.
Daha gitmeden, nasıl olduğunu bilmeden bile çok seveceğimi, çok etkileneceğimi biliyordum. Hatta neredeyse emindim.

O sıralar Yaşar Kemal'in (hala 4.sünü tamamlayamadığı ) "Bir ada hikayesi dörtlemesi" ni okumuştum ve ciddi bir biçimde kitabın etkisi altındaydım. Nedense, kitaptaki adanın Bozcaada'dan esinlenerek oluşturulduğunu hissediyordum. (Böyle de takıntılarım vardır benim:)

Bu seriyi okumadıysanız (Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tan Yeri Horozları) öneririm, muhteşemler.

Detayları atlayıp, sadede geliyorum:


Önceden Yeşilyurt köyünde tadına bakıp da, bayıldığım domates reçelinin, yalnız bu adada yapıldığını öğrenince çok şaşırmıştım. Bu geleneksel Rum lezzetini günümüzde sadece Bozcaada'da çok az sayıda kalan Rumlar yaşatıyormuş.
Tesadüfen onlardan biriyle tanışmıştım Bozcaada'da: Sevgili Madam Afro..

Eski Şarap fabrikasının yanındaki -soluklanmak için gittiğimiz-küçük kır kahvesini işletiyordu.
Minik kedisi hemen kucağıma çıkıp, şerçe parmağımı emmeye başlamıştı:)

Tanıştığımız andan itibaren Madam Afro ile aramızda çok garip bir bağ oluştu. Sanki birbirimizi çok uzun zamandır tanırmış gibi- tanımlanamaz...
Bozcaada'da her gün, onun yanındaydım. Çok sevdiğimi öğrenince:

Hazırlarını alma sakın, glikoz koyarlar. Yarın buranın pazarı var git domates al da, ben sana yapmayı öğretirim" dedi.

Ertesi gün, birlikte domates reçeli yaptık. Bir bir öğretti bütün inceliklerini. Sonra kendi de şaştı " Bunu kızım dahil ilk defa sana öğrettim ben" dedi. Yağan yağmur sonrası tepelere çıkıp salyangoz topladık. Uzun, keyifli, bol ve şen kahkahalı sohbetler ettik, dertleştik. Bilgeliğine, hayata bakışındaki kendisi ve dünyayla barışıklığına, espirilerine, bende yarattığı huzura inanamadım.
Ayrıldıktan sonra ona birlikte reçel yaparken çekilmiş resmimizi gönderdim. Ve bir kaç telefon.

Hesapladım; beş yıl olmuş kalbimi bıraktığım o huzur dolu adaya gitmeyeli. Oysa "seneye buradayım" demiştim ona.


Gelişimi haber vermedim, sürpriz yaptım bu yıl. Kır kahvesinde birbirimize sarılıp, uzunca bir zaman ayrılamadık..
"Yunanistan'dan kendi kızım gelse bu kadar sevinirdim ancak" dedi. "Hep fotoğraflarımıza baktım durdum"
Mimi'nin doğumunu haber almıştı, yine de görünce çok şaşırdı. "Ne çabuk büyümüş" , "Sana söylemiştim; gelecek diye" dedi.
Koştu içerden ona hediyeler getirdi, iki arada derede o eski geleneklerini hiç aksatmadan, bize ikramlarda bulundu.


Kendimi hiç hissetmediğim kadar "iyi" hissettim orada ben yine. Baktım, bizim Mimi de öyle, kendi evi gibi sanki kırk yıldır oralı.

"Bunun adını neden Ada koymadın ?" diye sordu. "O bir Ada Kızı, adı da öyle olmalıydı"
Çok düşündüğümü, ama bizim ailemizde bir başka Ada'mız olduğunu söylemedim..

Yeni tanıştığı kişilere karşı çok soğuk ve yabani davranan Mimi, kısacık sürede sevdiği bu kadını merak etti " Anne Madam Afro neyimiz olur?" diye sordu..
"Ben senin ada annanenim" dedi Bayan Afro.
......

Bu güzel ikramları, hikaye ve tariflerini bir sonraki yazıma bırakıyorum.
Not: Mimi doğumundan itibaren, bütün ısrarlarımıza karşın emzik vs hiçbir şey emmedi. Önce benim serçe parmağım, sonra ve hala da kendi başparmağı dışında.

21 yorum:

B5 dedi ki...

Bu bardaklar hic yabanci degil.. En son kucuk bir cocukken gormustum. Kahve servisinde sunulan kasik seker vanilyayi cagristiriyor. Rum aile ahbablarini da... Nereden nereye :)
Ayni sey mi acaba?
Sevgiler,

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

Ne güzel anlatmışsın İpek. Sanki senden dinliyormuşum gibi hissettim şimdi. Fotoğraflara da bayıldım. Ellerine sağlık.
Sevgiler,

gezicini dedi ki...

çok güzelmiş çok.. sağolasın İpekcan..
sevgiler
gorki

Selen dedi ki...

Tüylerim ürperdi okurken, ne güzel bir dostluk yakalamışsınız. Mimi'yi görünce yüzündeki tebessümü tahmin edebiliyorum Madam Afro'nun...
Bu arada Cunda'ya sık sık gidiyorum. En kısa zamanda Lal restoranı da ziyaret edeceğim. Sahilde mi yeri yoksa tepede mi kaliyor? Sevgiler

Sndrfknella dedi ki...

Bu kadar çok gitmek isteyip de bir türlü gidemediğim yer Bozcaada... sen anlattıkça hemen gidesim geliyor İpekcim :)))) Nasıl da güzel anlatmışsın... serçe parmağı ise nasıl bir tesadüf öyle (mi desem???) :))))) Ailem sonradan olma Datça'lı olunca sakız reçeline daha rahat ulaşır olduk. Hoş ben üçer beşer kaşık yiyorum, hem de öyle sular içinde falan bekletmeden :D Ahhh bir de sakız likörüne bayılıyorum. Ne çok yazdım yine... tatilden yeni döndüm ben de... Özlemişim seni :))))

Çok öperim İpek'cim

Sevgiler :)))

BETUL dedi ki...

Ah, sakiz recelli su ("denizalti" mi diyorlar gercekten) ve kasik receli ikrami.. Annemin eski Istanbul'u ve gayrimuslim komsularini anlattigi hatiralarindaki gibi..
Ve de bir soru Ipek: Karsilasip da insanligina nufuz edemedigin birileri oldu mu hic, ve bu yuzden seni sevemeyen? Ben ciddi ciddi mumkun olamayacagini dusunmeye basladim :)

Bir Porsiyon Öykü dedi ki...

Sevgili İpekciğim,

Bozcaadaya giden çok sevdiğim bir ağabeyim bana domates reçeli getirmiş hafta sonu. Ben ilk defa gördüm ve araştırmak istedim. Şimdi senden böylesine güzel yaşanmışlıkları dinleyince domates reçelimin kıymetini anladım:))

Sevgiler,

ipek dedi ki...

b5,
Bardaklar tam çocukluğumuzdaki gibi değil mi? Yeniden moda oldular sanırım, Paşabahçe'her boyunu buldum çünkü. Dolu dolu aldım, doya doya kullanıyorum. Sevgili Afro'cuğumun sakız macununu sundukları benimkiler gibi yeni stilize edilmişlerden değil, tıpkı çocukluğumuzdaki orijinallerindendi. Orada heyecandan bunları fotoğraflamayı unutunca, evde yeniden, kendi bardaklarımla hazırladım sizler için:)
Sevgilerimle..

Burçin,
asıl sen ne güzel söylemişsin sana hissettirdiklerini:)
Sözsüz sevgiyi anlatmaya çalıştım başarabildim mi bilmiyorum ama sanırım sevgiyi tanıyan herkes ne söylemek istediğimi anladı, hissetti, paylaştı.
Teşekkür ederim..

Görkem
çok güzeldi çooook.
O adayı niye bu kadar çok sevdiğimi hala tam olarak bilmiyorum ama sevgili ada annem sanırım en büyük payın sahibi..
Sevgiler

Aslı Cin dedi ki...

Ben de çok istiyorum ama bir türlü vakit bulamamıştım. Şimdi neden olmasın???

ipek dedi ki...

Selen,
Gerçekten de bu kadar az sürede yakaladığımız şeyin ne olduğunu ne o, ne ben tanımlayamıyoruz. Bildiğim tek şey kimseye bu kadar kısa sürede böylesine bir yakınlık ve sevgi duymadığım.
Böyle şeylere fazla inanan biri değilim ama, geçmiş hayatlarda bir yerlerden tanıyorduk birbirimiz sanki:)
Lal restoran ne tepede, ne sahilde.. Merkeze yakın ara sokaklardan birinde. Şimdi tam hatırlayamıyorum ama sanırım Geylan Kitabevinin bulunduğu minik meydanın bir ya da iki sokak arkası.
Gidersen benim için, kaşarlı kabaktan ye lütfen:))
Sevgiler

Sndr,
bizim seninle ayrı şehirlerde yaşıyor olmamız büyük haksızlık:(((
Şimdi sen ilk fırsatta bir Bozcaada seyahati düzenliyorsun.. haftasonu seyahati bile olabilir..istanbuldan çok kolay ve bu aralar oranın ENNN güzel mevsimi. Sonra ben sana bir yapılacaklar listesi hazırlıyorum, kalınacak yer listesini ise gidilecek kişi detaylarını aldıktan sonra netleştiriyorum:)
Seninkine çok benzer sakız macunu yeme şekillerimi ise bir sonraki yazıma saklıyorum:)
Ben de çok özledim seni. Zırt Pırt sayfana gidip aynı anonsu görmeye sinir oluyordum, iyi ki döndün..
Çook öptüm..

ipek dedi ki...

Evet Sevgili Betül, tahmin ediyorum ki, bunlar annenin hatıralarındaki o eski dostlukların, eski inceliklerin günümüzde sürdürülebilen son kırıntıları. Beni de sanki en çok bu etkiledi. Bir rüyaya, geçmişe dalmış gibiydim. Denizaltı denip denmediğini bilemiyorum, o gün bunları hiç anlatmadı. Ben, Madam Afro nun ikramlarını rahmetli anneanneciğimin anlattıklarıyla, yaptıklarıyla mı birleştirdim, hayalimden bir şeyler mi buldum bilemiyorum, orası çok bulanık..
Beni çok etkileyen sorunun cevabına gelince:
"insanlığına nufuz edebilmek", bu ne güzel bir tanım..Umarım senin söylediğin gibiyimdir:)
Ama insan ilişlkilerinde tahmin edemeyeceğin kadar seçiciyim. Herkesle kolay iletişim kuramıyorum. Seçimi duygularım, önsezilerim yapıyor ben karışmıyorum. Ortak frekans bulununca da, birbirimizin "insanlığına nufus edebiliyoruz"
Ve bunu başaramadığım öyle çok kişi var ki:))

ipek dedi ki...

Papatya,
Yazımın ve reçelinin zamanlaması güzel tesadüf olmuş gerçekten:) Gerçekten çok değişik bir tadı var reçelin. Tabi bir de sadece Bozcaada menşeili olması, yerken oranın hatırlanmasına da sebep oluyor biz müptelaları için. Bu yüzden ayrıca özel.
Buradaki yazılarınızdan tanıdığım kadarı ile sen de sanırım oradan çok hoşlanacaklardansın.
Sevgiyle

Aslı tammm zamanı, tam. Bu arada son yazını dönüp dönüp okuyorum. Kendimi tatilde hissetmemi sağlayacak kadar güzel detaylarla donatılmış çünkü. Sessizliği neredeyse hissedecektim, ve şıpıdık terlik seslerini:)
Sevgiler

Adsız dedi ki...

Ben izmirde dogdum ve oradan kanadaya gelin geldim 17 yasinda izmirden ayrildim bunca yasamin arasinda tek ikikere istanbula gittim fazla gezmedim yanliz adalarin adini cok duydum ve tvlerde cok gordum encokta gormek istedigim adalardan buyuk ada bozca ada dir izmirde gecen yil gittigimde abim beni neknesi ile alman adasi diyer yoresel ismi ile yilan adasina goturdu izmirde cocukken bazi adalarada babam goturmustu annem aslen gritli encok gormek istedigim adalardan biriside griti adasidir nedense hep rahmetli anneni goturmek istedim ama nasip olmadi gecen sene biz gidicektik cocuklar cok ufak uzun sure deniz yolculugunu cekemezler diye esim istemedi

senin su domates recelinin tadina ben 10 yaslarindaydim tattigimda karsiyakada bir madamin evinde annenim arkadasiydi :) ama hic yapmadim cok isterim deneyim ;)
bana cocuklugumu hatirlattin bardaklara gelince ne diyim yine o bardaklarin ufak boylarinda bornovada ablamin evinde balkonda cay ictigim cocukluk gunlerimi hatirladim cok yasa emi cokda guzel anlatmissin herseyi ve yuzumde guzel bir tebessum ile okudum herseyi sanki karsimda emine hanim deyilde
gritli fatma hanim (rahmetli annem)duruyordu kekikli kuzu etinin grit boreklerinin ve hele hele kabak cicegi dolmasinin lezzetleri agizimda geldi gecti
tesekurler...

ipek dedi ki...

Asya asıl sen ne güzel anlatmışsın böyle. Mutlu mutlu okudum yazını. Sanıyorum (ben de dahil) bazılarımızın yüreğinde, bilinmeyen hatırlanmayan geçmişle büyüyen bir özlem var. Bizi çekiyor. Gerçekten dilerim ki; bir gün bu çok istediğin yerleri gezersin. Eminim kendini çok iyi hissedeceksin oralarda.
Yemekleri dert etme:) Reçel dahil, hepsinin tariflerini yayınlamaya çalışacağım.
Sevgiler

Adsız dedi ki...

kekkikli kuzu etini,borekleri ve cicek dolmasinin tarifini biliyorum bana domates recelinin tarifi lazim yayinlada bende domatesler gecmeden yapayim :) sabirszilikla bekliyecegim tarifini :)

Papatya dedi ki...

Sevgili Ipek,
haklisin domates receli burada da halen evlerde yapilmakta ve gelen misafirlere ikram edilmekte.. Gecenlerde annemler buradayken Yorgonun bir arkadasinin ailesine yemege davetliydik. Zaten cok becerikli oldugunu bildigim bayan, guzel yemeklerden sonra sofraya bir tabak dolusu degisik recellerden getirdi. Bunlarin icinde en goz alici olani da, tadina baktiktan sonra en begenileni de tabi ki
"Domates receli" idi. Kipkirmizi durusu bile sanki "ye beni ye beni" diyordu. Oyle bir yapmisti ki onu sanki sekeri karamele olmustu. Ben de bir dahaki yapisinda gormek istedim ama ne yazik ki uygun domates bulamadim bu sene bir turlu, dedi. Kimbilir belki bir gun bana da nasip olur senin gibi yapilirken gorebilmek ya da en azindan senin tarifini yapar denerim :)
sevgilerimle...
Papatya

ipek dedi ki...

Sevgili Asya,
Domates reçeli ile ilgili yazımı hazırlıyorum. Sana tarifi hemen yetiştireceğim ancak isterdim ki, yapım aşamalarını da fotoğraflayım. Bu hemen mümkün olmayacak ne yazık ki. Çünkü bu reçel özel bir domates çeşidi ile yapılıyor ve ben ne yazık ki bu sene bu domatese Ankara'da rastlayamadım. Bozcaada da reçel yapımı için Bay Salto bu domatesleri kendi yetiştiriyor.
Yine de dilim döndüğünce fotoğrafsız yazacağım sana.
Bu arada kekikli kuzu ve Girit böreğinin tarifinin bilmiyorum, yediklerimden çıkarabildiğim kadarıyla yaptım her ikisini de. Bana tarif gönderirsen çok mutlu olurum.
Sevgiler

Sevgili Papatya,
Bil ki ne yapıp edip bir gün geleceğim sizin oralara:)
(Maya'yla Mimi tanışsalar ne keyifli olur:))
Yukarıda Asya'ya da yazdım, dilim döndüğünce tarif vereceğim. Ama bu domatesi bulmak gerçekten zor. Hele Ankara'da.
Yapımı sırasında çok mutlu olduğum için mi reçel bana çok lezzetli geliyor, yoksa böyle lezzetli bir şeyi yapıyorum diye mi bu kadar mutlu yaptım, bilemiyorum:)
Bildiğim şu ki, Ege ya ait ne varsa; bu kıyıdan,o kıyıdan.. Hepsi beni acayip çekiyor:)
Sevgiler

Adsız dedi ki...

15 g�n �nc eBozcaada Cunda tatili yapt�m. B�yle doyurucu bir tatil olamaz. Cunda'da en iyi 10 'un izinden �k�p kendimiz de bir �ok yer ke�fettik.
Bozcaada �ok �zeldir.Mutlaka tekrar tekrar gidilir. Bu benim 3. gidi�imdi.O adada her�eyin b�rakt�n gibi kalmas� �ok enteresan.
Yaz�n� keyifle okudum. Adaannene'ye bay�ld�m....

Yıldız dedi ki...

Sen beni ağlatacak mısın yahu? Hoş ofiste olmasam ağlardım ya. Ama bak kollarımdaki tüm tüyler ayağa kalktılar, senin o güzel yüreğinden akıp parmaklarının ucundan klavyeye dökülen oradanda şu beyaz camdan bize ulaşan tek tek her sözcüğünü alkışlıyorlar.

Bir akşam ansızın gelebilirim :)

Sevgiyle öperim...

ipek dedi ki...

Zeya,
Bozcaada yı sevven mutlaka tekrar tekrar geliyor, hatta bizim gibiler hep kalmak istiyor:)
Demek sen de "en iyi on" izinden gitmeyi sevmeyenlerdensin:) (yani yazından ben öyle anladım) Bence en iyi ona girmeyi çok daha fazla hak edip de o listede olmayan yerler vardır. Ve listede olanlar da nedense çok tatmin edici gelmez bana pek.
En iyi tavsiye, o mekana gidip de memnunkalanların/kalmayanların vereceği tavsiyedir benim için.
Sevgiler

ipek dedi ki...

Yıldız cığım,
Ben de bir ben böyle sulugözüm sanırdım:) Daha arabamız kır kahvesine yaklaşırken, Bayan Afro'yu gördüğümde, camdan sarkıp bağırmaya başladım adını.. Ama o an sevinçten o kadar çok ağlıyordum ki sesim çıkamadı birtürlü..
sen hikayenin sanırım öncesini hatta çok öncesini bildiğinden, ara geçişleri tamamlayıp, bütünü de oluşturmuşsun.
Öpüyor ve bekliyorum
Sevgiler