10 Nisan 2007

Vazgeçemediklerim ve Çocukluk kahramanlarım.. İki oyun birden.

Taaa ne zaman sevgili Miss-Zerrin beni sobelemişti (vazgeçemediklerim oyunuyla). Ben bu oyuna bir türlü cevap yazamamıştım ki, bir kez de "çocukluk kahramanlarımız" ile sobelendim. Ne yazık ki bu sobe oyunlarında elim oldukça ağır işliyor; bu oyuna da cevap hazırlamakta çook geciktim. Şimdi üçüncü oyun 3x3 için sobelenince, artık sevgili Zerrin'e çok ayıp ettiğimi düşünerek, önce onun sorularını cevaplamak istiyorum:

Vazgeçemediklerim:

Büyüdükçe, hayatta hiç bir şeyin vazgeçilmez olmadığını öğrendim: Mecbur kaldığı ya da gerekli olduğuna inandığı zaman insan, herşeyden vazgeçebilir/geçmelidir. Hiçbirşeye yapışıp kalmamalıdır.
Hayatta her şey, gün gelir değişebilir/değişmek zorunda kalabilir.

Bu yüzden hayatta TEK vazgeçilmezim var: KIZIM.

Bu oyunun cevabı fazla gerçekçi ve katı olmuş olabilir. Ama "vazgeçmek " dediniz mi, bende durum bu:)
Eğer, "Kullanmakta istikrarlı ve ısrarlı davrandığım şeyler" diye sorarsanız, şöyle bir sıralama ortaya çıkar:
  1. Zeytinyağı
  2. Düdüklü tencere
  3. Çavdar ekmeği
  4. Arabam
  5. pamuklu kumaşlar
  6. plastik olmayan, doğal malzemeler
  7. iş bankası
  8. eczacıbaşı ürünleri
  9. erzincan mandıra,

Diye uzaaar gider bu liste.

Gelelim ikinci oyuna: Bu oyunda çocukluk kahramanlarımızı anlatmamız istenmiş.

Ben çocukken, sevdiğim çok güzel tiplemeler vardı. Kahraman olacak kadar özellikleri yoktu belki, ama şimdi yine bulsam yine keyifle izlerim.

Çok küçüktüm, televizyonda yayın birkaç saat yapılabiliyordu. Bu birkaç saat içerisinde "Pilli Bebek" diye bir çocuk programı vardı.

Pilli bebek uzaydan geliyordu.

Bir de sevimli hayalet "Casper"
İkisine de bayılırdım.

Alice harikalar diyarında kitabım vardı, sevgili anneannem Amerikan Pazarından bunun çok güzel bir oyuncak setini almıştı.

Hala öyle net hatırlıyorum ki.

Alice i anlamaya çalışırdım, fantastik bir masaldı çünkü.

Küçük yaşta, gazetede yayınlanan Fatoş ve Basri yi takip ederdim. Çizimlerini dikkatle inceler, öyle çizebilmeye çalışırdım. Basr oldukça sarsak bir tip olsa da genellikle iyi örneklemelerin yapıldığı, sempatik bir banttı.

Bir de "Küçük Fatoş" diye bir çizgi kahraman vardı. Orijinal adını hatırlayamadığım için internetten arayamadım. Bilenler ne olur bana söylesin.En sevdiğim oydu. Şimdi bulabilsem aynı keyifle okurum. Artık bu kadar masum kitaplar yapmıyorlar çocuklara.

Barbi bebeklerle saatlerce oynardım. Bulabildiğim bütün Barbileri aldırmak, yurtdışına giden herkese ısmarlamak isterdim. Elbisesi, ayakkabısı şu su busu....Çok keyifli vakit geçirmeme rağmen, hiç bir zaman "kahramanım" olamadılar. İlk Barbiem buydu. Sonra bu geldi, deli olmuştum aksesuarlarına.

Sonraki yıllarda ise gerçek kahramanlarım ortaya çıkmaya başladı:

Lise yıllarımdı, Peanuts karakterlerinin ardındaki esprileri anca yakalamya başlamıştım. Snoopy favori kahramanım oluştu. Olaylara "serin" yaklaşımı, her kılığa girişi, dünyayı kendi etrafında dönüyor sandığı halde arkadaşı woodstock la kurduğu güzel dostluğu...Hala bir Snoopy fanatiği olduğumu söylemeliyim.

Gelelim asıl kahramanıma: Orta okul- lise yıllarımın fenomeni: Muhlis Bey..

O bir ekoldür, anlatılamaz, sadece okunur.:)))

Geçenlerde bütün bölümlerinin topluca kitap haline getirilip yeniden basıldığını gördüm. Hazine bulmuş gibi sevindim. Şimdi, bitmesin diye azar azar okuyorum. Aynı keyfi, hatta fazlasını yaşadığımı söyleyebilirim.

Bu oyunlarda sobelenmemiş kimse sanırım kalmadı. Eğer varsa, onları sobelemiş olayım.

12 yorum:

Zeynep B. dedi ki...

İpek'cim seni çileden çıkartayım mı ? :)
Bir de ben sobeledim seniiii !! :))

Bu arada Fatoş ile Basri'yi her sabah okuyorum ben ! Vatan gazetesinde....

Adsız dedi ki...

Merhaba İpek,
Nostajli yaşadım ben şimdi. (Doğru bir cümle mi kurdum acaba?) Hiçbirşey eskisi olmasa da arada hatırlamayı ve geçmişe doğru dalış yapmayı seviyorum ben de.
Sevgiler,

Not: Sana blogunla ilgili sormak istediğim teknik bir soru var. Mail adresine baktım ama göremedim. Müsait olunca burcinbirdane@gmail.com a mail atabilirmisin sakıncası yoksa.

Selen dedi ki...

İpekciğim,
Ne şeker bir yazı olmuş. Sıradan gideyim ben de. Erzincan mandıra 7. caddede olan değil mi? Anneannemi ziyarete her gelişte oraya uğrarım ben de. Çok çeşitliliği olan harika bir yer. Fatoş ve Basri'yi görünce geçmişe döndüm. O zaman kaç farklı karikatür vardı ki, değil mi..Barbie'ler konusuna katılıyorum. Benim de 4 tane vardı. Bir de pembe banyoları vardı. Kuzenimde de Ken vardı bir tane onu paylaşamazdık. Hatta bebeklerimden birinin saçını kesmiştim küçükken nasıl olsa uzar diye, sonra büyüyünce kendime çok kızmıştım :)))
Sevgiler cnm

Berceste dedi ki...

İpeeeek, inanmıyorum, benden başka Pilli Bebek'i hatırlayan biri daha var :D Televizyonun ilk yayınlarındandı sanırım. Televizyonla ilgili ilk anılarım onunla başlar. Eğer arıza oldu ve ben televizyonda Pilli bebeği seyredemediysem, o gece uyku girmezdi gözüme :) Tipini çok net hatırlamıyorum, hayal meyal ama ipleri olan bir kuklaydı diye kalmış aklımda. İlk Barbie'miz de aynı, benimkinin mayosu farklı renkteydi sadece. Ona elbiseler dikmek, örmek de en büyük zevkimdi. Daha ilkokula giderken. Tekstile o zaman mı karar kıldım acep :P

ipek dedi ki...

Mutfak Robotu Günaydın:)
Demek FAtoş ve Basri devam ediyor hala, ne güzel..
Ben 3x3 yazımı hazırlamıştım aslında. Fakat, önceki oyunlara henüz cevap yazmadığımı fark ederek, yazımı beklettim.Bu yazıyı yazdım.. Ne tesadüftür ki, 3x3 te ben de seni soblemiştim:)))
Oyuna katılanlar çoğaldıkça, bana sobeleyecek kimse kalmıyor...
N'olucak şimdi??
Sevgiler

Burçin merhaba,
Nostalji yapmayı ben de seviyorum, bazen ipin ucunu kaçırdığım da oluyor hani:)) Eski günler miydi daha güzel olan, yoksa o yaşlarda olmak mı, karar veremiyorum..
Mailine cevap yazıyorum
sevgiler
ipek

ipek dedi ki...

Selen günaydın:)
Erzincan mandıra nın Tunalı ya da kızılay şubesine gidiyorum genellikle.7. caddedekini bilemiyorum.
Yaşıtım bazı arkadaşlarım Barbie lerini saklamışlar. Şimdi kendi kızlarına verdiler. ben bunu yapmadığıma öyle pişmanım ki,
o zamanki barbiler çok daha kaliteli ve detaylıydı.
Sevgiler:))


Berceste çok şaşırdım!!!
Ben de kime sorsam Pilli Bebeği hatırlamıyordu. Kafamdaki görüntü çok net olmasa, kendimden şüpheye düşecektim neredeyse:D Teneke gibi birşeyden uzay gemisi vardı, maymun mu ne bir de hayvanı.. Dediğin gibi iplerle oynatılırdı ve tabi ki siyah beyaz dı.
Barbie o neslin kız çocuklarını çok güzel büyüttü ve kişisel gelişimlerine çok şey kattı. Oyuncaklar kullanıp atılmazdı, özenle kullanılır, onlarla bir dünya kurulurdu.Evet, Barbiye elbise dikmek dünyanın en eğlenceli işiydi. Ve gözümün gördüğü her objeden "bundan barbi için ne olur" diye düşünerek birşey tasarlamaya çalışırdım.
Bak benim yasarımcılığımda buradan galiba:))
Peki sen şu "küçük fatoş"u hatırlayabildin mi? Orijinal adı bişey Lucy idi sanırım. Tepede bir kurdelesi, İki yandan lüleli saçları vardı.
Seninle bir çay içmek şart oldu.. Şu ortak anılara baksana bir:)

Yıldız dedi ki...

Erzincan Mandıra şimdi bir de Çukurambar'a açıldı, sana daha yakın :)) hemen Liva'nın yanında.

Sevgiler...

ipek dedi ki...

Biliyorum Yıldız cığım, yarın arabam servisten çıkacak inşallah ve ben soluğu orada alacağım. ÇOk büyük bir mağazaymış diye duydum, eve servis de yapıyorlar:)
Öptüm:)
İpek

Sndrfknella dedi ki...

Ahhh İpek ne yaptın sen! Nerelere götürdün beni bir bilsen :) Senin 2. Barbie benim 1.mdi. Elleri açılır kapanır ayak bileklerini oynatırdı. Onlar kadar güzeli ve detaylısı bir daha gerçekten yapılmadı. Ben saçını yıkayıp kurutmaya kalkınca plastik saçlar erimişti. Ama sonra küt keserek modern (!) bir imaj vermiştik kızımıza :)

Benim çocukken en büyük kahramanım Tatlı Cadı Samantha'ydı. En büyük hayalim onun güçlerine sahip olmaktı ;)

Bu gece rüyamda bunları görürüm kesin.

Kucak dolusu sevgiler ve teşekkürler İpekcim :)

ipek dedi ki...

Sndr, evet bak şimdi ben de hatırladım, elleri açılır, bardak falan tutardı.. Tatlı cadıyı nasıl unuturum. Ama yakın zamanda tekrar seyrettim, aynı keyfi alamadım..
Sevgiler
İpek

Adsız dedi ki...

Görüyorumki Erzincan Mandıra fanatikleri biraraya gelmiş.Bu lezzet dünyasının farkını varan biri olarak birşeyler söylemek isterim. Birçok ülke gezdim ama inanın bu kalite ve bu çeşiti hiçbir yerde görmedim son açtığı Çukurambar şubeside zaten türkiyenin en büyük şarküterisi ünvanını taşıyor. Müşteri memnuniyetini herzaman ön planda tutan bu yerin tüm ankaraya yayılmasını dilerim...

ipek dedi ki...

Anonim, adını yazmamışsın?
Erzincan mandıra özellikle peynir çeşitleri ile fethetti kalbimi:)